ТУРЕЦКИЙ ЯЗЫК. Türkçe oğreniyorum. Русский язык. Rusça oğreniyorum.

Объявление

 
УЧИМ ТУРЕЦКИЙ ЯЗЫК
Facebook Grubu · 25.597 üye
Gruba Katıl
📌 Присоеденяйтесь к нашей группе в фейсбук ❗Мы научим Вас турецкому языку за 3 месяца.
 

Информация о пользователе

Привет, Гость! Войдите или зарегистрируйтесь.



Külkedisi Masalı - Золушка

Сообщений 1 страница 4 из 4

1

http://s1.uploads.ru/dGkOj.jpg   Külkedisi Masalı - Золушка

Bir zamanlar güzeller güzeli bir kız varmış. Annesi ölünce babası yeniden evlenmiş.
Üvey annesi de ilk evliliğinden olan iki kızıyla birlikte gelip eve yerleşmiş.
Bu iki kız, yeni kız kardeşlerinden hiç hoşlanmamış. Odasında ne var ne yoksa tavan arasına fırlatıp atmışlar.
Ona bir kardeş gibi davranmak şöyle dursun, bütün ev işlerini üzerine yıkmışlar.
Ev işleri bittikten sonra bile kızın onlarla oturmasına izin verilmiyormuş.
Akşamları, mutfakta, sönmekte olan ocağın önünde duruyormuş tek başına, ellerini küllere doğru tutup ısınmaya çalışarak.
Bu yüzden üvey kız kardeşleri ona “Külkedisi” adını takmışla.
Bir gün iki kız kardeşe sarayda verilecek bir balo için davetiye gelmiş.
İkisi de heyecandan deliye dönmüşler. Herkes Prens’in evlenmek istediğini biliyormuş.
‘Bakarsın ikimizden birini seçer, belli mi olur?’ diye düşünmüşler.
İki kız kardeş de kendilerini mümkün olduğunca güzelleştirmek için hemen kolları sıvamışlar.
Fakat maalesef bu biraz zormuş, çünkü Külkedisi’nin aksine bayağı çirkinmiş her ikisi de!
Balo akşamı, üvey kardeşleri gittikten sonra Külkedisi mutfakta oturmuş ve içn için ağlamaya başlamış.
“Neyin var, neden ağlıyorsun Külkedisi?” diye sormuş bir kadın sesi.
“Ben de baloya gitmek istiyordum,” demiş hıçkırarak Külkedisi.
“Gideceksin öyleyse,” demiş ses. Külkedisi duyduğu sese doğru dönüp bakmış, şaşkınlıktan donakalmış.
Güzel bir kadın duruyormuş yanı başında.
“Ben senin peri annenim,” demiş kadın. “Şimdi kaybedecek zamanımız yok! Bana bir balkabağı getir hemen!”
Külkedisi bir balkabağı getirmiş. Peri annesi sihirli değneğiyle dokununca, balkabağı birdenbire altından bir fayton oluvermiş.
“Şimdi de altı fare…” Külkedisi altı fare bulup getirmiş, peri annesi onları hemen ata dönüştürmüş.
“Bir sıçan…” Onu da arabacı yapmış.
“Ve altı kertenkele…” Onları da faytonun arkasında koşacak altı uşağa çevirivermiş.
Nihayet Külkedisi’ne gelmiş sıra. Peri değneğiyle bir dokununca Külkedisi’nin yırtık, pırtık giysileri nefesleri kesecek harika bir elbiseye dönmüşmüş.
Ayaklarında bir çift camdan ayakkabı pırıl pırıl parlıyormuş.
“Bir şey var yalnız,” demiş Peri. “Gece yarısına kadar eve dönmelisin.
Saat on ikide elbisen tekrar eski giysilerine, faytonun balkabağına, atların fareye dönüşecek.
Prens’in bunu görmesini istemezsin herhalde? Şimdi git, dilediğince eğlen.”
O gece Külkedisi balonun yıldızı olmuş. Baloya katılan hanımlar (özellikle de iki üvey kız kardeşi) onun elbisesini çok beğenmişler ve terzisinin adını öğrenmek için ona yalvarmışlar. Beyefendilerin hepsi onunla dans etmek için birbirleriyle yarışmışlar.
Prens ise götür görmez ona âşık olmuş! Ve o andan sonra hiç kimseye bu kızla dans etmek için izin verilmemiş.
Saatler saatleri, dakikalar dakikaları kovalamış ve Külkedisi saat tam on ikiyi vuracağı sırada evde olması gerektiğini hatırlamış.
“Gitme!” diye seslenmiş Prens arkasından, ama Külkedisi bir an bile durmadan koşup oradan uzaklaşmış.
Sokağa çaktığında elbisesi tekrar eski elbiselerine dönüşmüş. Geriye kala kala camdan ayakkabıların bir teki kalmış. Diğer tekini nerede kaybettiğini bilmiyormuş.
O gece Külkedisi uyuyana kadar ağlamış. Hayatının bir daha asla o geceki kadar harika olamayacağını düşünüyormuş.
Ama bu doğru değilmiş. Ayakkabının diğer tekini sarayın merdivenlerinde bulmuşlar.
Ertesi sabah Prens ev ev dolaşıp ayakkabıyı tek tek bütün genç kızlara denetmiş. “Bu ayakkabının dün gece karşılaştığım güzel sahibini bulamazsam yaşayamam,” demiş.
Derken Külkedisi’nin evine gelmiş. Üvey kardeşleri ayakkabıyı denemişler. Olmamış.
Ayaklarına girmemiş bile.
Prens çok üzgünmüş, çünkü uğramadığı sadece birkaç ev kalmış.
Tam oradan ayrılacakken evin hizmetçisi dikkatini çekmiş.
“Hanımefendi,” demiş Prens Külkedisi’ne, “bir de siz deneseniz?”
“O mu deneyecek? Ne münasebet!” diye haykırmış üvey kardeşler.
Fakat Prens ısrar etmiş. Külkedisi’nin ne kadar güzel bir kız olduğu gözünden kaçmamış.
Tabii ayakkabı Külkedisi’nin ayağına kalıp gibi oturmuş.
Prens diz çöküp Külkedisi’ne evlenme teklif ederken iki üvey kardeşe de öfke ve kıskançlıkla olanları seyretmek kalmış.
Külkedisi Prens’in teklifini tabii ki kabul etmiş.

0

2

Külkedisi Sindrella      [yandx]karaman-olg/rw6t2vi2ot.4103/[/yandx]

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde uzak ülkelerin birinde, bir kral varmış. Bu kralın çok sevdiği bir karısı ve Sinderella adında dünyalar güzeli bir kızı varmış. Sinderella, güzel olduğu kadar iyi kalpliymiş de. Kralın ve Sinderella’nın mutluluğu kraliçenin ölümüyle bozulmuş. Kral bir süre sonra yeniden evlenmiş. Yeni karısı ise oldukça kıskanç, kötü kalpli bir kadınmış.

Kralın yeni karısından da iki kızı olmuş. Zamanla kızlar büyümüşler. Kızlar, Sinderella’yı hiç sevmiyor, her fırsatta onu azarlıyor, aralarına almak istemiyorlarmış. Günler bu şekilde Sinderella için mutsuzlukla geçiyormuş. Kralın da bir süre sonra ölmesi, Sinderella’yı tamamen mutsuz ve çaresiz yapmış.

Artık üvey annesi ve kızkardeşleri, iyiden iyiye Sinderella’ya kötü davranıp onu bir hizmetçi gibi kullanmaya başlamışlar. Sinderella’nın durup dinlenmesine fırsat vermiyor, “Çabuk ol sallanma, bulaşıkları yıka, yerleri sil, çamaşırları yıka” diyerek onu sürekli çalıştırıyorlarmış. Kendileri ise günlerini eğlencelerde, balolarda geçiriyorlarmış. Saraydaki tüm hizmetçileri kovarak bütün işleri Sinderella’ya yaptırmaya başlamışlar. Bu çalışmasına karşılık ona doğru dürüst yiyecek bile vermiyorlar, acıktığında bir parça kuru ekmek bir bardak su veriyorlar, kendileri ise en güzel yiyecekleri yiyorlarmış.

Sinderella’nın üzerinde giysi olarak da paçavralardan başka bir şey yokmuş. Kız kardeşlerinin ve üvey annesinin giysileri ise ipektenmiş.

Günlerden bir gün komşu ülkenin prensi sarayında bir balo düzenlemeye karar vermiş. Bunun için çevre ülkelere haberciler göndererek davette bulunmuş. Bu davet Sinderella’nın üvey annesine de ulaşmış. Üvey annesi hemen balo hazırlıklarına başlayıp, kendisine ve kızlarına altın işlemeli giysiler hazırlatmış.

Sinderella da bu baloya gitmek için üvey annesinden izin istemiş. Sinderella’nın bu isteği üzerine üvey annesi ve kız kardeşleri, kahkahalarla gülmüşler.

“Bu üzerindeki paçavralarla mı baloya gideceksin. Bizi orada herkese rezil etmek mi istiyorsun?” diye alay etmişler. Sinderella, kız kardeşlerinin eski giysilerini giyip, baloya gidebileceğini söylediyse de, onu tersleyerek, “Bu kadar iş dururken senin baloya gidip, eğlenmene müsaade edemeyiz” demişler.

Baloyu düzenleyen prensin niyeti ise baloya gelen genç kızlardan beğendiği birisiyle evlenip, onu kendisine prenses yapmakmış. Heyecanla balo gününü bekliyormuş.

Derken balonun verildiği gün gelip çatmış. Saray, ülke içinden ve dışından gelen davetlilerle dolup taşmış. Sinderella’nın üvey annesi ve kız kardeşleri de baloya gitmişler. Sinderella evde yalnız kalınca balodaki insanları düşünerek ağlamaya başlamış. Bir yandan yerleri süpürürken bir yanda da “Ne olurdu sanki, ben de baloya gidip, eğlenebilseydim” diye üzülüyormuş.

Sinderella’nın sesini o ülkenin iyilik perisi işitmiş. Merak edip Sinderella’nın yanına gelmiş.

- Neden mutsuzsun Sinderella? Senin gibi iyi kalpli bir kızın böyle mutsuz olmasının sebebi nedir? Diye sormuş.

Sinderella:

- Komşu ülkenin prensi bir balo düzenledi. Kardeşlerim ve annem o balodalar. Fakat beni götürmek istemediler. Üstelik benimle alay ettiler. Kalbimi kırdılar, demiş.

İyilik perisi:

- Sana yardımcı olacağım. Bana hemen büyükçe bir balkabağı ve bir düzine fare bul getir, demiş. Sinderella perinin bu isteğine bir anlam verememiş ama hemen gidip bahçeden büyükçe bir kabak kesmiş, kabaklarla beslenen farelerden de bir düzine yakalayıp periye götürmüş. Peri sihirli değneğiyle balkabağına dokunuverince, balkabağı altından bir arabaya dönüşmüş. Farelere dokununca ise, fareler çok bakımlı atlara ve arabacıya dönüşüvermiş.

Sinderella bu olanların şaşkınlığı içerisinde iken peri, sihirli değneğini Sinderella’ya dokundurmuş. Sinderella kendini birden altın işlemeli, ipekten, pırıl pırıl parlayan bir giysinin içerisinde bulmuş. O kadar güzel olmuş ki peri bile kendisine hayran kalmış. Sinderella’ya:

- Hemen arabaya bin ve baloya git. Yalnız gece yarısı olmadan geri dönmen lazım, çünkü gece yarısı büyü bozulacak, demiş.

Sinderella hemen arabaya binerek baloya varmış. Sarayın merdivenlerinden inerken balodaki herkes hayranlıkla Sinderella’ya bakıp merakla onun kim olduğunu birbirlerine soruyorlarmış. Üvey annesi ve kızkardeşleri de Sinderella’yı tanımamışlar fakat kıskançlıkla onu izlemeye başlamışlar. Sinderella’nın güzelliğini Prens de farketmiş, hemen yanına yaklaşıp,

- Lütfen benimle dans eder misiniz? Diyerek Sinderella’yı dansa kaldırmış. Birlikte dans ederlerken Sinderella o kadar mutluymuş ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamış. Vakit gece yarısını geçmek üzereymiş. Bunu fark eden Sinderella, Prens’ten özür dileyip koşarak merdivenlerden çıkmış. Merdivenlerden çıkarken ayakkabılarından biri ayağından çıkmış. Sinderella aceleden ayakkabısını almadan arabaya binip tam gece yarısı eve varmış.

Kapıdan girer girmez büyü bozulmuş, altın araba kabağa, atlarla arabacı ise bir düzine fareye dönüşüvermiş.

Sinderella geçirdiği güzel geceyi düşleyerek uykuya dalmış.

Ertesi gün baloya katılan herkes balodaki güzel kızı konuşuyormuş. Kimse bu kızın kim olduğunu bilmiyormuş. Prens de adını bile bilmediği bu kıza aşık olmuş ve her yerde onu aramaya başlamış. Elinde ise bu kıza ait bir ayakkabıdan başka, hiçbir şey yokmuş. Askerlerine emir vererek:

- Bu ayakkabı kimin ayağına uyarsa o kızı saraya getirin, benim evleneceğim kız odur, demiş.

Prens’in askerleri hemen yola çıkıp ayakkabıyı genç kızların ayağında denemeye başlamışlar. Fakat ayakkabı hiç birisinin ayağına olmuyormuş.

En sonunda Sinderella’nın bulunduğu eve varmışlar. Sinderella’nın kız kardeşlerinden ayakkabıyı giymelerini istemişler. Ne kadar zorlasalar da ayakkabı ikisinin de ayağına uymamış. Bunun üzerine askerler, evde başka kız bulunup bulunmadığını sormuşlar.

Kızlar:

- Sinderella adında bir hizmetçimiz daha var ama bu ayakkabının ona uyması imkansız. Çünkü o baloya katılmadı. Zaten bir hizmetçi parçasının baloda ne işi olabilir ki, diyerek gülüşmüşler. Askerler bunun üzerine hemen Sinderella’nın çağrılmasını ayakkabıyı onun ayağında da denemeleri gerektiğini, bunun prensin emri olduğunu söylemişler. Kızlar Sinderellayı çağırmışlar. Niyetleri, ayakkabının onun ayağına olmadığını görüp onunla alay etmekmiş. Sinderella, askerlerin yanına gelip uzatılan ayakkabıyı kolaylıkla ayağına giyivermiş. Bunu gören kız kardeşlerinin şaşkınlıktan ağızları bir karış açılmış.

Prens’in askerleri, aradıkları kızın Sinderella olduğunu anlamışlar.

Hemen Sinderella’yı alıp Prens’in sarayına götürmüşler.

Prens, Sinderella’yı görür görmez balodaki kız olduğunu anlamış.

Hemen düğün hazırlıklarına başlanmış. Kırk gün kırk gece düğün yapılmış. Sinderella ve Prens evlenmişler.

Sinderella evinden ve eski kötü günlerinden uzakta, mutlu bir hayat sürmüş.

0

3

И еще вариант сказки озвученный с текстом здесь

0

4

0



Рейтинг форумов | Создать форум бесплатно