50 оттенков серого / Grinin Elli Tonu - E. L. James
Aynaya yüzümü sıkıntıyla buruşturarak baktım. Bir türlü söz dinlemeyen lanet olası saçlarım ve hastalanıp beni bu angaryaya mecbur eden lanet olası Katherine Kanavagh. Gelecek haftaki final sınavlarım için çalışıyor olmam gerekirken, burada durmuş, saçla- rıma fırçayla soz geçirmeye çalışıyordum. Islak saçla uyutnamahyım. Islak saçla uyumanıalıyım. Bu mantrayı arka arkaya tekrarlarken, saçlarımı fırçayla kontrol altına sokmayı bir kez daha denedim. Çileden çıkarak gözlerimi devirdim ve aynadaki, yüzüne fazla iri gelen mavi gözlerini bana dikmiş soluk tenli ve kahverengi saçb kıza bakıp pes ettim. Tek seçeneğim, inatçı saçlarımı atkuyruğu yapmak ve az da olsa prezaniabl görünmeyi ummaktı. | Я с отвращением смотрю на свое отражение в зеркале. Ну почему у меня такие волосы — они торчат во все стороны! И почему Кэтрин Кавана угораздило заболеть, а я мучайся!.. Теперь вместо того, чтобы готовиться к выпускным экзаменам, до которых осталось чуть меньше недели, я пытаюсь кое-как пригладить непослушные локоны. «Нельзя ложиться спать с мокрой головой, нельзя ложиться спать с мокрой головой», — повторив эту мантру несколько раз, я снова пытаюсь привести свои лохмы в порядок и в изнеможении закатываю глаза. Из зеркала на меня смотрит бледная девушка с темно-русыми волосами и голубыми глазами, которые слишком велики для ее лица. Единственный вариант — стянуть все в конский хвост на затылке: так хоть вид будет приличный. |
Kate oda arkadaşımdı ve gribe yenilmek için bula bula bugünü bulmuştu. Bu yüzden, adını daha önce hiç duymadığım mega-sa- nayici zengin iş adamıyla okul gazetesi için sözleştiği röportaja gidemeyecekti. Böylece ben gönüllü edilmiştim. İneklemem gereken final sınavlarım, bitirmem gereken bir denemem vardı ve bu öğleden sonra çalışıyor olmam gerekiyordu: ama hayır, bugün Grey Şirketler Topluluğu’nun gizemli CKO'suyla bir araya gelmek için. Seattle şehir merkezine 165 mil direksiyon sallayacaktım. Sıra dışı bir girişimci ve üniversitemizin önemli bağışçısı olan Grey "in vakti olağanüstü kıymetliydi -benimkinden çok daha kıymetli- ama Kate’e bir röportaj bahşetmişti. Kate. gerçek bir başan, demişti. Kate'in lanet olası ders dışı aktiviteleri. | Кейт — моя соседка по комнате. И как раз в тот день, когда у нее запланировано интервью для студенческой газеты с каким-то промышленным магнатом, о котором я никогда в жизни не слышала, она свалилась с гриппом. Поэтому ехать придется мне. А у меня на носу экзамены, недописанное сочинение, и сегодня вечером я должна была работать, но вместо этого поеду за сто шестьдесят пять миль, в центр Сиэтла, чтобы встретиться с генеральным директором холдинга «Грей энтерпрайзес». Таинственный мистер Грей, выдающийся предприниматель и крупный спонсор нашего университета, человек, чье время исключительно ценно — гораздо ценней, чем мое, — согласился дать Кейт интервью. Невероятная удача, сказала она. Черт бы побрал ее общественную деятельность! |
Kate oturma odasındaki kanepeye kıvnlmıştı. Tabii ki giderim. Kate. Sen yatağına dönmelisin. NvQuU ya da Tvlenol ister misin?" | Кейт обосновалась на диване в гостиной. |
Sırt çantamı alırken ona buruk bir gülümsemeyle baktım ve kapıdan çıkıp arabaya yürüdüm. Kate'in beni bunu yapmaya ikna etmesine İzin verdiğime inanamıyordum. Ama Kate beni neye olan ikna ederdi. Olağanüstü bir gazeteci olacaktı. Kendini çok iri ifade edebilen, güçlü, ikna edici, tartışmaya açık ve güzeldi: benim canım, canım arkadaşımdı. | Я криво улыбаюсь и, взяв сумку, выхожу на улицу, к машине. Просто не верится, что я позволила себя уговорить. Впрочем, Кейт уболтает кого угодно. Из нее получится отличная журналистка. Для этого у нее есть все данные: ясный ум, воля, напор, умение убеждать. А кроме того, она просто красавица и моя самая-самая любимая подруга. |
Vashington. Vancouver’dan Interstate 5'e doğru ilerlerken yollar açıktı. Henüzerkendi ve saat ikiden önce Seattle’da olmam gerekmiyordu. Neyse ki Kate bana spor Mercedes SLK’smı ödünç vermişti. Eski VW Kaplumbağa'm NVanda’nm bu yolculuğu vaktinde tamamlayacağından emin değildim. Ah. Mercedes!e yolculuk eğlenceliydi ve pedalı köklerken kilometreler hızla akıp gidiyordu. | Рано утром я выезжаю из Ванкувера, штат Вашингтон, на трассу 1–5. Машин на дорогах пока еще немного, а в Сиэтле мне надо быть только в два. К счастью, Кейт одолжила мне свой спортивный «Мерседес SLK». Вряд ли Ванда — мой старенький «Фольксваген-жук» — смогла бы одолеть это расстояние за такое короткое время. На «мерсе» ехать приятно: я выжимаю газ до отказа, и мили пролетают одна за другой. |
Vanç noktam Bay Grey’in küresel şirketinin ana merkeziydi. Her mimarın faydacılık hayalini süsleyen, yirmi katlı. hc*r yeri kavisli cam ve metalden ibaret iş merkezinin cam on kapısının üzerindeki çelikte, dikkat çekmeyen harflerle GREY EVİ yazıyordu. Oraya vardığımda saat ikiye çeyrek vardı; devasa -ve samimi olmam gerekirse sinir bozucu- cam, çelik ve beyaz kum taşı lobiye adım atarken geç kalmadığım için derin bir oh çektim. Sağlam kum taşı masanın arkasından çok çekici, bakımlı, sanşm bir kadın bana gülümsedi. Üzerinde gördüğüm en şık kömür rengi ceket ve beyaz gömlek vardı. Kusursuz görünüyordu. | Я еду в штаб-квартиру глобальной империи мистера Грея. Это громадное двадцатиэтажное офисное здание из причудливо изогнутого стекла и металла — утилитарная фантазия архитектора. Над стеклянными входными дверьми сдержанная надпись стальными буквами — «Грей Хаус». Без четверти два — слава богу, не опоздала! — я вхожу в огромный, откровенно устрашающий холл, отделанный белым песчаником. |
"Bay Grey’i görmeye geldim. Katherine Kavanagh adına Anastasia Steele." "Bir saniye lütfen. Bayan Steele." Ben sıkılgan bir tavırla karşısında dikilirken kaşını kaldırdı. Lacivert ceketim yerine Kate'in spor ceketlerinden birini ödünç almadığıma pişman olmaya başlıyordum. Çaba göstermiş ve sahip olduğum tek eteği, diz hizası, derli toplu çizmelerimi ve mavi bir kazak giymiştim. Bana göre şıktı. Kadın sinirimi bozmuyormuş gibi görünmeye çalışarak, saçımın firari tutamlarından birini kulağımın arkasına ittim. | — У меня назначена встреча с мистером Греем. Анастейша Стил вместо Кэтрин Кавана. |
“Bayan Kavanagh’ı bekliyorlarmış. Lütfen şuraya imza atın. Bayan Steele. Sağ taraftaki son asansöre binip yirminci katın düğmesine basın." Ben imzamı atarken, hiç şüphesiz halimle eğlenerek kibarca gülümsedi. Ön yüzeyine çok kararlı harflerle “ziyaretçi" kelimesinin yazılı olduğu güvenlik kartını verdi. Kendimi sırıt maktan alamadım. Sadece ziyaretçi olduğum her halimden belliydi. Buraya hiç mi hiç uymuyordum. Kendi kendime iç geçirdim. Değişen bir şey yok. Kadına teşekkür ettikten sonra, asansörlere doğru ilerlerken, iyi kesimli siyah takım elbiseleri içinde benden kat kat şık görünen iki güvenlik görevlisinin Önünden geçtim. | — Мисс Кавана назначена встреча. Пожалуйста, распишитесь здесь, мисс Стил. Последний лифт с правой стороны, двадцатый этаж. |
-Bayan Steele, burada bekler misiniz lütfen?" Beyaz deri koltukların durduğu bir bekleme alanını işaret ediyordu. Deri koltukların arkasındaki cam duvarlı, geniş toplantı odasında yine bir o kadar geniş ve etrafında en az yirmi sandalye olan, koyu ahşap bir masa vardı. Masanın diğer tarafında şehirden güneye doğru bakan bir Seattle manzarasına hâkim boydan boya bir cam yükseliyordu. Göz alıcı manzara beni bir an için dondurmuştu. Vaycoauna. Oturdum, çantamdan çıkardığım sorulan, içimden bana kısa bir biyografi vermediği için Kate’e söverek, gözden geçirdim. Röportaj yapmak üzere olduğum bu adanı hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Doksan yaşında da olabilirdi, otuz da. Belirsizlik sinir bozucuydu, yeniden yüzeye çıkan heyecanım huzursuzluk içinde kıpırdanmama neden oluyordu. Birebir röportajlar konusunda hiçbir zaman rahat olmamıştım; odanın arka tarafında dikkat çekmeden oturacağını bir grup tartışmasının anonimliğini her zaman tercih ederdim. Dürüst olmam gerekirse, kampüs kütüphanesinde bir koltuğa kıvrılıp klasik bir Ingiliz romanıyla baş başa kalmayı, cam ve taştan yapılma devasa bir yapıda sinir içinde kıpırdanıp durmaya yeğlerdim. | — Мисс Стил, не могли бы вы подождать здесь? — Она указывает на ряд кресел, обтянутых белой кожей. |
Kendi kendime gözlerimi delirdim. Topla kendini, Steele. Kazla soğuk ve modem olan binaya bakılırsa, Grey kırk yaşlarında, formda, yaıuk tenli ve çalışanlarıyla uyum içinde olacak şekilde açık renk saçlı olmalıydı. Sağ taraftaki bü>iik kapıdan yine zarif ve kusursuz giyimli bir sarışın çıktı. Bu kusursuz sanşın olayı da neyin nesiydi böyle? Burası Stepford’dan farksızdı. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. | Я мысленно закатываю глаза. Соберись, Стил. Судя по стерильной чистоте и современности здания, мистеру Грею должно быть немного за сорок: подтянутый, загорелый и светловолосый — под стать своим сотрудникам. |
Hırıltılı bir sesle, “Evet.” dedim ve gırtlağımı temizledim. “Evet Bu evet daha kendinden emin çıkmıştı. | — Да, — хриплю я и прочищаю горло. — Да. — Теперь получилось немного уверенней. |
İki Numaralı Sarışın kaşlarını çatarak masadaki genç kadım süzdü. | Блондинка номер два хмурится и строго смотрит на молодую женщину за столом. |
русский текст
Ссылка
турецкий текст
Ссылка