http://s2.uploads.ru/NF2IJ.jpg
http://s2.uploads.ru/z7Mvr.jpg
http://s2.uploads.ru/wZNop.jpg ir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde küçük ve
şirin bir köy varmış. Bu köyde herkes mutluymuş.
Hiç kimsenin bir şikayeti yokmuş. Bu yüzden
köyün ileri gelenleri ve köy halkı tembellik
edip, tasasızca yaşayıp gidiyorlarmış.
Gel zaman git zaman köy farelerin istilasına uğramış.
Her taraf binlerce fare ile dolmuş. Köylüler bu durum karşısında
çaresiz kalmışlar. Biraraya toplanıp, köyün başkanının
yanına gitmişler. Ondan bu soruna bir çare bulmasını
istemişler. Fakat köyün başkanı da yıllardır dertsiz tasasız
yaşadığından bu sorun karşısında ne yapacağını bilememiş.
http://s3.uploads.ru/dPCaX.jpg
Köyün ileri gelenlerini bir araya toplayıp akıl
danışmış ama kimse farelerden kurtulmak için ne
yapılması gerektiğini söyleyememiş.
Herkes çaresizlik içinde yaşayadursun, fareler günden
güne çoğalmaya devam ediyorlarmış.
Fareler artık işi azıtmışlar. Her yerde umursamaz bir
şekilde dolaşıp, önlerine çıkan insanlara da saldırmaya başlamışlar.
Köyün başkanı ise artık evine bile gidemez olmuş. Çünkü
karısı da farelerden bıkmış ve kendilerini kurtarmadıkça
köyün başkanını eve almamaya kararlıymış. Günlerden
bir gün köyün başkanı yine dertli dertli düşünüp dururken
köylülerden biri kapıdan girip:
- Efendim genç birisi geldi. Bizi farelerden kurtarabileceğini
söylüyor. Ne yapayım, içeri çağırayım mı? Demiş,
başkan hemen içeri alınmasını istemiş.
Kapıdan içeriye elinde kavalı olan bir genç girmiş,
başkanı selamlamış ve:
- Sizi bu dertten kurtarmaya geldim. Bütün fareleri
bu köyden uzaklaştırabilirim.
Ama bunun karşılığında da sizden yüz altın isterim, demiş
Başkan, “Nasıl olsa bu işi başaramaz”
diye düşünüp teklifi kabul etmiş. Ertesi gün
köy halkı, kavalcı genci merak içinde beklemeye
başlamış. Kavalcı uzaktan görünmüş.
Köylülerin arasından geçerek
köyün meydanında durmuş.
Kavalını ağzına götürüp
başlamış çalmaya.
Kavaldan o kadar güzel
nameler dökülüyormuş ki,
köydeki bütün fareler bu müziğe
kendilerini kaptırıp büyülenmiş gibi sesin ardına düşmüşler.
Önde kavalcı arkada fareler ırmağın üzerindeki köprüye
kadar gelmişler. Kavalcı köprünün altına, ırmağa yönelmiş.
Farelerde ardından ırmağa yönelmiş. Kavalcı ırmağın bir
tarafından girip diğer tarafından çıkmış. Fareler ise ırmağa
girip boğulmuşlar. Böylelikle köy farelerden kurtulmuş.
Olanları izleyen köy halkı o kadar sevinmiş ki sevinçlerinden
oynamaya başlamışlar. Köyün başkanı da köyü farelerden
kurtardığını düşünüp gururlanıyormuş. Kavalcı, köyü
farelerden kurtardıktan sonra başkanın yanına gidip yüz
altınını istemiş. Başkan pişkin pişkin
gülmüş. Kavalcıya:
- Bizim yüz altınımız hiç
olmadı, sen şu on altını al ve
git, demiş.
Kavalcı kendisine yalan
söylenmesine çok kızmış ve intikam
almaya karar vermiş.
Ertesi gün köy meydanına
gidip tekrar başlamış kavalını çalmaya.
Köy halkı olanlara bir anlam verememiş.
Az sonra köyün bütün çocuklarının büyülenmiş bir şekilde
kavalcının ardına düştüğünü görüp başlamışlar dövünmeye.
Hemen köyün başkanına gidip kavalcıyı ikna etmesini ve
çocuklarını kurtarmasını istemişler.
Köyün başkanının oğluda çocukların arasındaymış. Başkan
yaptığı hatanın farkına varmış ama artık çok geçmiş. Kavalcı,
çocukları peşine takıp dağların arasında kaybolmuş. Bir
daha da çocuklardan haber alınamamış.
O günden sonra, köyde hiç kimse yalan söylememiş.
http://s3.uploads.ru/mKr0W.jpg