Tembel Ahmet (Ленивый Ахмед)
Dünyamızdan çok tembeller geldi geçti (на свете много лентяев было: «приходили, прошли»), tembellikleri dillere destan oldu (их лень притчей во языцех стала), ama hiçbiri Tembel Ahmet'e benzemedi (но никто на Ленивого Ахмеда не был похож), hiçbiri Tembel Ahmet kadar tembel değildi (никто таким ленивым, как Ленивый Ахмед, не был). Tembel Ahmet tembellerin en tembeliydi (Ленивый Ахмед из лентяев самый ленивый был), tembellikte kimsecikler su dökemezdi onun eline (в лени никто ему в подметки не годился: «воду не мог полить на его руку»; eline su dökemez — быть недостойным кого-л., не годиться в подметки кому-л). Çalışmak, ufak tefek bir iş yapmak şöyle dursun, yerinden bile kalkmazdı bizimki (работать, маленькую вещь сделать не мог, с места даже не вставал наш /герой/). Şuradan şuraya adım atmazdı (туда-сюда шагу не делал).
Dünyamızdan çok tembeller geldi geçti, tembellikleri dillere destan oldu, ama hiçbiri Tembel Ahmet'e benzemedi, hiçbiri Tembel Ahmet kadar tembel değildi. Tembel Ahmet tembellerin en tembeliydi, tembellikte kimsecikler su dökemezdi onun eline. Çalışmak, ufak tefek bir iş yapmak şöyle dursun, yerinden bile kalkmazdı bizimki. Şuradan şuraya adım atmazdı.
Anasının biricik oğluydu, babası da, kardeşleri de ölmüşlerdi (у матери он был единственный сын, отец и братья его умерли). Anacığı onu da yitirmek korkusuyla bir dediğini iki etmez (мамочка его из страха потерять его, ему не перечила: «на сказанное им одно второе не говорила»), her isteğini yerine getirirdi (все, что он хотел, исполняла; yer — место; getirmek — доставлять), sıcaktan soğuğa vurdurtmazdı elini (не заставляла его никакими домашними делами заниматься: «из горячего в холодное не давала совать руку»). Tembel Ahmet de ocağın başında yan gelip yatar (Ленивый Ахмед же к очагу боком повернувшись, лежал), hep öyle pinekler dururdu (и все вот так дремал; pineklemek — дремать). Canı bir şey istedi mi (если ему чего-нибудь хотелось), bahçeye çıkmak, ya da evdeki odaların en küçüğüne gitmek istedi mi (в сад выйти или в самую маленькую из комнат в доме (туалет) пойти хотел, если), bir sağa bir sola sallanmaya başlardı (из стороны в сторону: «направо налево» покачиваться начинал).
Anasının biricik oğluydu, babası da, kardeşleri de ölmüşlerdi. Anacığı onu da yitirmek korkusuyla bir dediğini iki etmez, her isteğini yerine getirirdi, sıcaktan soğuğa vurdurtmazdı elini. Tembel Ahmet de ocağın başında yan gelip yatar, hep öyle pinekler dururdu. Canı bir şey istedi mi, bahçeye çıkmak, ya da evdeki odaların en küçüğüne gitmek istedi mi, bir sağa bir sola sallanmaya başlardı.
Anası da Tembel Ahmet'in sallanmaya başladığını görür görmez koşup gelir (мать, что Ленивый Ахмед качаться начал, заметив, подбегала к нему) "Ne var, yavrum?" diye sorardı (что случилось, сынок, спрашивала). Tembel Ahmet öyle tembel, öyle tembeldi ki (Ленивый Ахмед такой ленивый, такой ленивый был, что), istediği şeyi bile söylemez (чего ему хочется, даже не мог сказать), usul usul sallanmakla yetinirdi (тихо-тихо покачиваться продолжает). Anacığı neler isteyebileceğini düşünür (мать о его возможных пожеланиях думает), aklına gelenleri birer birer saymaya başlardı (на ум приходящее по очереди произносить начинает). "Su mu istiyorsun? Karnın mı acıktı (воды, что ли, хочешь? проголодался, что ли: «живот твой открыт»)? Bahçeye mi çıkarayım seni (в сад, что ли, вынести тебя)? Canın gül koklamak mı istedi (тебе: «душе твоей» розочку понюхать захотелось)? Şey mi edeceksin (что-нибудь сделать хочешь)?"
Anası da Tembel Ahmet'in sallanmaya başladığını görür görmez koşup gelir, "Ne var, yavrum?" diye sorardı. Tembel Ahmet öyle tembel, öyle tembeldi ki, istediği şeyi bile söylemez, usul usul sallanmakla yetinirdi. Anacığı neler isteyebileceğini düşünür, aklına gelenleri birer birer saymaya başlardı. "Su mu istiyorsun? Karnın mı acıktı? Bahçeye mi çıkarayım seni? Canın gül koklamak mı istedi? Şey mi edeceksin?"
Kadıncağız, aklına ne gelirse (бедной женщине на ум что придет), hepsini sıralardı art arda (все по очереди высказывает; art — спина; art arda — одно за другим; sıra — ряд; sıralamak — ставить в ряд). Tembel Ahmet'in istediği şeyi söyledi mi (если то, что Ленивый Ахмед хочет, назовет) Tembel Ahmet sallanmayı keserdi (Ленивый Ахмед качаться прекращал). "Evet!" derdi üşene üşene (да, говорил нехотя). Anacığı da yemek istiyorsa yemek getirir (мать, если он есть хотел, еду приносила), ağzına verip yedirtir (из ложечки: «к его рту приблизив» кормила), gezmek istiyorsa sırtına alıp gezdirirdi (если гулять хотел, на спину взвалив, на прогулку тащила). Bu iş böyle sürer giderdi (так это дело продолжалось). O sıralarda o olağanüstü olay çıkmasa (если бы, между тем, необычное происшествие не случилось), daha da sürecekti (так бы и продолжалось).
Kadıncağız, aklına ne gelirse, hepsini sıralardı art arda. Tembel Ahmet'in istediği şeyi söyledi mi Tembel Ahmet sallanmayı keserdi. "Evet!" derdi üşene üşene. Anacığı da yemek istiyorsa yemek getirir, ağzına verip yedirtir, gezmek istiyorsa sırtına alıp gezdirirdi. Bu iş böyle sürer giderdi. O sıralarda o olağanüstü olay çıkmasa, daha da sürecekti.
Tembel Ahmet'in oturduğu kentin (в городе, где жил Ленивый Ахмед) padişahının üç kızı vardı (у падишаха три дочери было). Bir de oğlu vardı ya kendisini ne zamandır kimsecikler görmezdi (сын тоже был, но его с давних пор никто не видел), kimi çok uzak bir ülkeye gittiğini (кто-то говорил, что он в далекую страну уехал), kimi de çoktandır delirdiğini (кто-то, что он давно сошел с ума), delirdiği için herkesten gizlendiğini (из-за того, что он сошел с ума, ото всех его скрывали; herkes — каждый) ortaya çıkarılmadığını söylerdi (не показывался, говорили; orta — середина; ortaya çıkmak — показывать). Her neyse (было — не было), padişahın üç kızının üçü de evlenecek çağa geldi (трем дочерям падишаха замуж выходить пора пришла), hattâ büyük kızın evlenme çağının geçtiği bile söylenebilirdi (даже, кроме того, старшая дочь засиделась в девках: «замужества срок пропустила» можно было сказать).
Tembel Ahmet'in oturduğu kentin padişahının üç kızı vardı. Bir de oğlu vardı ya kendisini ne zamandır kimsecikler görmezdi, kimi çok uzak bir ülkeye gittiğini, kimi de çoktandır delirdiğini, delirdiği için herkesten gizlendiğini, ortaya çıkarılmadığını söylerdi. Her neyse, padişahın üç kızının üçü de evlenecek çağa geldi, hattâ büyük kızın evlenme çağının geçtiği bile söylenebilirdi.
Ne var ki (однако), koskoca bir padişah kızı olduğu ve sarayda oturduğu için (из-за того, что великого падишаха дочерью она была и во дворце жила), "evde kalmış bir kız" olduğunu (что она была старой девой: «дома оставшаяся девушка») söylemek zordu (сказать было трудно). Hâlâ evlenmeyişinin nedeni babasının bu işi hiç düşünmemiş olmasıydı (причиной тому, что она еще не вышла замуж, должно было быть то, что отец об этом совсем не думал). Ama en sonunda bir gün düşündü (но, в конце концов, однажды задумался), üç kızının üçünü birden evlendirmeye karar verdi (всех трех дочерей сразу замуж выдать решил). Nedense tuhaf şeyleri severdi (только необычные вещи он любил). Bunun için, kızlarına "Nasıl kocalar istiyorsunuz?" dedi (поэтому у дочерей, каких мужей вы хотите, спросил).
Ne var ki, koskoca bir padişah kızı olduğu ve sarayda oturduğu için, "evde kalmış bir kız" olduğunu söylemek zordu. Hâlâ evlenmeyişinin nedeni babasının bu işi hiç düşünmemiş olmasıydı. Ama en sonunda bir gün düşündü, üç kızının üçünü birden evlendirmeye karar verdi. Nedense tuhaf şeyleri severdi. Bunun için, kızlarına "Nasıl kocalar istiyorsunuz?" dedi.
Büyük kız iyice olmuş (старшая дочь перезрелый), hafiften de içi geçmiş bir karpuz getirdi (слегка внутри подпорченный арбуз принесла). Ortanca kız olgun (средняя дочь спелый), hem de kocaman bir karpuz seçti (и огромный арбуз выбрала). Padişahın küçük kızı tuhaflıktan hoşlanmaz (младшая дочь падишаха странности не любила), kısacık, dümdüz yollar dururken (короткими и прямыми путями она шла) dolambaçlı yollardan gitmeyi hiç mi hiç sevmezdi (извилистыми путями ходить ну совсем не любила), biraz da sinirliydi (к тому же у нее был крутой нрав: «была раздраженной, чувствительной»; sinir — нервы). Bu nedenle babasına kızdı (поэтому на отца разозлилась), daha hiç olmamış (еще совсем не зрелый), çekirdekleri bile bitmemiş (без косточек даже) bir karpuz verdi eline (арбуз отдала ему в руки).
Büyük kız iyice olmuş, hafiften de içi geçmiş bir karpuz getirdi. Ortanca kız olgun, hem de kocaman bir karpuz seçti. Padişahın küçük kızı tuhaflıktan hoşlanmaz, kısacık, dümdüz yollar dururken dolambaçlı yollardan gitmeyi hiç mi hiç sevmezdi, biraz da sinirliydi. Bu nedenle babasına kızdı, daha hiç olmamış, çekirdekleri bile bitmemiş bir karpuz verdi eline.
Padişah büyük kızının karpuzunu gördükten sonra (падишах старшей дочери арбуз увидев), onu birinci vezirinin oğluyla evlendirmeye karar verdi (ее за сына первого визира выдать решил). Birinci vezirin oğlu akıllı uslu ve olgun bir adamdı (сын первого визира умный, благородный и зрелый человек) pek olgundu (очень зрелый), hem bilgili ve çalışkandı (и образованный, и работящий), hem de kendinden büyüklerin her isteğini yerine getirmeye çalışırdı (кроме того, все желания старших исполнять старался). Ortanca kızını ikinci vezirin oğluna verdi (среднюю дочь за сына второго визира отдал). İkinci vezirin oğlu yirmi beş, yirmi altı yaşlarındaydı (сыну второго визира было двадцать пять-двадцать шесть лет), olgunluğunun eşiğine geliyordu (в период зрелости входил), o da çalışkan bir adamdı, babasının sözünden çıkmazdı (он тоже был трудолюбивым человеком, словам отца не перечил; çıkmak — выходить). Üstelik yapılı ve güçlüydü, tuttuğunu koparırdı (кроме того, он был хорошо сложен и силен, своего не упускал: «то, что поймал, не отпускал»; üstelik — вдобавок).
Padişah büyük kızının karpuzunu gördükten sonra, onu birinci vezirinin oğluyla evlendirmeye karar verdi. Birinci vezirin oğlu akıllı uslu ve olgun bir adamdı, pek olgundu, hem bilgili ve çalışkandı, hem de kendinden büyüklerin her isteğini yerine getirmeye çalışırdı. Ortanca kızını ikinci vezirin oğluna verdi. İkinci vezirin oğlu yirmi beş, yirmi altı yaşlarındaydı, olgunluğunun eşiğine geliyordu, o da çalışkan bir adamdı, babasının sözünden çıkmazdı. Üstelik yapılı ve güçlüydü, tuttuğunu koparırdı.
Padişah küçük kızının getirdiği karpuzu kesince (когда падишах младшей дочерью принесенный арбуз разрезал) gözlerine inanamadı (он не мог поверить своим глазам). Karpuz hamdı, çekirdekleri bile yoktu (арбуз был незрелым, у него семечек даже не было). Bunda bir yanlışlık da olamazdı (и здесь ошибки быть не могло). Küçük kızı hem en güzel, hem en akıllı kızıydı (младшая дочь и самая красивая, и самая умная была), hiç yanlışlık yapmazdı (никогда не ошибалась). Öyleyse ham bir karpuz seçmesinin içinde (а значит, в том, что она незрелый арбуз выбрала) bir bit yeniği vardı (было что-то не то; bit yeneği — скрытый изъян, червоточина). Düpedüz alay etmek derlerdi bunun adına (точнее, такое называли насмешкой). Padişah küplere bindi (падишах пришел в ярость: «на чашки залез»; küplere binmek — сильно рассердиться). Serde padişahlık vardı (он же был падишахом: «на голове чалма падишаха была»; serde… var — (шутл.) он у нас ведь…, имеются еще и…), içinden kızını öldürtmek bile geçti (даже подумывал дочь свою казнить). Ama bunu yapmadı, kendini tuttu (но этого не сделал, себя сдержал). Kendini tuttu ya kızından öç almaktan geri durmadı (сдержался, но дочери отомстить: «месть взять» не расхотел; geri — назад, обратно).
Padişah küçük kızının getirdiği karpuzu kesince gözlerine inanamadı. Karpuz hamdı, çekirdekleri bile yoktu. Bunda bir yanlışlık da olamazdı. Küçük kızı hem en güzel, hem en akıllı kızıydı, hiç yanlışlık yapmazdı. Öyleyse ham bir karpuz seçmesinin içinde bir bit yeniği vardı. Düpedüz alay etmek derlerdi bunun adına. Padişah küplere bindi. Serde padişahlık vardı, içinden kızını öldürtmek bile geçti. Ama bunu yapmadı, kendini tuttu. Kendini tuttu ya kızından öç almaktan geri durmadı.
Seçtiği karpuz gibi bir adamla (за такого же, как выбранный ею арбуз, человека) evlendirecekti onu (выдаст замуж ее). Ülkesinin dört bir yanında tellallar bağırttı (на четыре стороны своей страны заставил глашатаев кричать; bağırmak — кричать; bağırtmak — заставить кричать, приказать кричать), ülkenin en tembel, en mızmız, en uyuşuk, en aptal, en ham, en işe yaramaz adamına kızını vermek istediğini bildirtti (что за самого ленивого, самого капризного, самого вялого, самого глупого, самого незрелого, самого беспомощного человека свою дочь отдать хочет, заставил сообщить; yaramak — годиться). Tembellerden, mızmızlardan aptallardan çok, açıkgözleri sevindirdi bu karar (больше чем все ленивые, капризные и глупые, этому решению обрадовались хитрецы). Açıkgözler, böyle güzel bir fırsatı kaçırmak istemediler (хитрецы такую хорошую возможность упустить не хотели). Türlü türlü kılıklara girdiler (переоделись: «различные облики приняли»), padişahın önüne geldiler (перед падишахом предстали), etmedik budalalık bırakmadılar (не осталось глупостей, которых бы они не сделали), tembelliklerini, mızmızlıklarını göstermeye çalıştılar (свою лень и капризы демонстрировать стараются).
Seçtiği karpuz gibi bir adamla evlendirecekti onu. Ülkesinin dört bir yanında tellallar bağırttı, ülkenin en tembel, en mızmız, en uyuşuk, en aptal, en ham, en işe yaramaz adamına kızını vermek istediğini bildirtti. Tembellerden, mızmızlardan aptallardan çok, açıkgözleri sevindirdi bu karar. Açıkgözler, böyle güzel bir fırsatı kaçırmak istemediler. Türlü türlü kılıklara girdiler, padişahın önüne geldiler, etmedik budalalık bırakmadılar, tembelliklerini, mızmızlıklarını göstermeye çalıştılar.
Birçokları bunu başardı da (многим это удалось). Su katılmamış aptallar gibi (как последние дураки: «неразбавленные»; katılmak — добавляться, примешиваться), çalışma nedir bilmeyen tembeller gibi (что такое работа не знающие лентяи) görünenler oldu (выглядели), ama bunların hiçbiri (но из них никто), sarayın kapısından çıkar çıkmaz (за двери дворца выйдя) eski durumuna dönmekte gecikmedi (в прежнее обличие вернуться не замедлил). Hiçbiri bir padişahın kendinden daha akıllı olabileceğini, arkasından bakacağını düşünmemişti (никто не подумал, что падишах их умнее был и за ними подглядывал). Bu nedenle umutları boşa çıktı (поэтому их надежды испарились: «в пустую вышли»). Bir sürü sopa yediler bu yüzden (несколько раз палками их высекли: «они палки съели» по этой причине), eşek sudan gelinceye kadar dövüldüler (отдубасили их: «до тех пор, пока осел из воды не выйдет, били»). Tellallar kentin dört bir yanında bağırmayı sürdürdüler (глашатаи на четыре стороны кричать продолжали). Sesleri Tembel Ahmet'in kulağına kadar geldi (их голоса и до ушей Ленивого Ахмеда дошли). Tembel Ahmet tellalların bağırtısını duyunca (Ленивый Ахмед, глашатаев крики услышав) yüzünü buruşturdu (поморщился), bir o yana, bir bu yana sallanmaya başladı (из стороны в сторону качаться начал). Anasını yanına çağırdı (мать к себе подозвал).
Birçokları bunu başardı da. Su katılmamış aptallar gibi, çalışma nedir bilmeyen tembeller gibi görünenler oldu, ama bunların hiçbiri, sarayın kapısından çıkar çıkmaz eski durumuna dönmekte gecikmedi. Hiçbiri bir padişahın kendinden daha akıllı olabileceğini, arkasından bakacağını düşünmemişti. Bu nedenle umutları boşa çıktı. Bir sürü sopa yediler bu yüzden, eşek sudan gelinceye kadar dövüldüler. Tellallar kentin dört bir yanında bağırmayı sürdürdüler. Sesleri Tembel Ahmet'in kulağına kadar geldi. Tembel Ahmet tellalların bağırtısını duyunca yüzünü buruşturdu, bir o yana, bir bu yana sallanmaya başladı. Anasını yanına çağırdı.
"Ana gel de şu kulaklarımı tut (мать, иди и уши мои руками закрой), dışarıda bağırıp duruyorlar (на улице все кричат и кричат), kulağımı çınlatıyorlar (в ушах звенит), rahatsız oluyorum (это меня беспокоит)," dedi.
Anası bu dediğini yerine getirmedi (мать то, что он сказал, не исполнила); tam tersine, bu sese kulak vermesini söyledi (наоборот, этот голос послушать сказала). Tembel Ahmet öylesine tembeldi ki (Ленивый Ахмед был таким ленивым, что), tellalların ne söylediklerini anlamaya bile çalışmadı (то, что глашатаи говорили, понять даже и не пытался). Ama anası yalvardı (но мать его взмолилась):
"Ahmet'im, Tembel Ahmet'im (ах, Ахмед мой, Ленивый Ахмед мой), gel dinle sözümü (пойди, послушай мои слова), padişaha git, bir görün (иди к падишаху, покажись). Belki de kızını sana verir (может быть, свою дочь за тебя отдаст). Bir gün benim gözlerim kapanırsa, durumun ne olur (однажды я умру: «если глаза мои закроются», с тобой что будет)? Padişahın kızını alırsan (а если дочь падишаха получишь), ölünceye kadar rahat edersin (до самой смерти будешь жить спокойно), gel dinle sözümü (пойди, послушай мои слова)," dedi.
"Ana gel de şu kulaklarımı tut, dışarıda bağırıp duruyorlar, kulağımı çınlatıyorlar, rahatsız oluyorum," dedi.
Anası bu dediğini yerine getirmedi; tam tersine, bu sese kulak vermesini söyledi. Tembel Ahmet öylesine tembeldi ki, tellalların ne söylediklerini anlamaya bile çalışmadı. Ama anası yalvardı:
"Ahmet'im, Tembel Ahmet'im, gel dinle sözümü, padişaha git, bir görün. Belki de kızını sana verir. Bir gün benim gözlerim kapanırsa, durumun ne olur? Padişahın kızını alırsan, ölünceye kadar rahat edersin, gel dinle sözümü," dedi.
Ama Tembel Ahmet hiç oralı olmadı (но Ленивый Ахмед не обращает внимания: «словно не местный»). Olmadı ya anası da yalvarmakla kalmadı (не обращает, но мать его на уговорах не остановилась). Oğlunun tembelliğine güveniyor (в лень своего сына верила), bu güzel fırsatı kaçırmak istemiyordu (такую хорошую возможность упускать не хотела). Tembel Ahmet'i sırtladığı gibi saraya vardı (Ленивого Ахмеда, чуть ли не на спину взвалив, до дворца дотащила), padişahın önüne bıraktı (перед лицом падишаха оставила). Padişah şaşırdı kaldı (падишах оторопел; şaşırmak — теряться, недоумевать; kalmak — остаться /здесь передает удивленное состояние/). Böyle koskocaman bir adamın, anasının sırtına bineceği hiç aklına gelmezdi (что такой громадный мужчина на спине у матери мог сидеть, ему и в голову не приходило). Bunun da bir düzen, bir oyun olduğunu düşündü (подумал, что это тоже хитрость, розыгрыш). İşin iç yüzünü anlamak için (суть дела чтобы понять) Tembel Ahmet'e sorular sordu (Ленивому Ахмеду стал вопросы задавать). Tembel Ahmet soruların hiçbirine yanıt vermedi (Ленивый Ахмед ни на один из его вопросов ответ не дал). Yalnız bön bön anasına baktı (только тупо на мать смотрел):
Ama Tembel Ahmet hiç oralı olmadı. Olmadı ya anası da yalvarmakla kalmadı. Oğlunun tembelliğine güveniyor, bu güzel fırsatı kaçırmak istemiyordu. Tembel Ahmet'i sırtladığı gibi saraya vardı, padişahın önüne bıraktı. Padişah şaşırdı kaldı. Böyle koskocaman bir adamın, anasının sırtına bineceği hiç aklına gelmezdi. Bunun da bir düzen, bir oyun olduğunu düşündü. İşin iç yüzünü anlamak için Tembel Ahmet'e sorular sordu. Tembel Ahmet soruların hiçbirine yanıt vermedi. Yalnız bön bön anasına baktı:
"Ana, bu adam ne diyor (мать, этот человек что говорит)? Ben böyle uzun sözleri anlamam (я такие длинные речи не понимаю). Uzun uzun da konuşamam (и сам долго говорить не могу). Ona söyle de sussun (скажи ему, чтобы замолчал)!" dedi (говорил).
Çok da şapşal bir görünüşü vardı (очень вялым он выглядел: «его вид был»), padişah nerdeyse kahkahayı koparacaktı (падишах чуть было не рассмеялся; kahkaha — хохот; koparmak — отрывать, разрывать), ama koparmadı (но не засмеялся), kızmış gibi davrandı (вел себя так, словно был разозлен):
"Defol burdan! (убирайся отсюда) Böyle tembel adam görmedim (я такого ленивого человека не видел)! Şimdi seni ayaklarımın altına alırım, ezerim (сейчас как подниму над тобой ногу: «возьму тебя под мои ноги» и растопчу)!" diye haykırdı (закричал).
Tembel Ahmet kılını bile kıpırdatmadı (Ленивый Ахмед даже не пошевелился: «волосом не пошевелил»). Korka korka anasına baktı (испуганно посмотрел на мать), gözlerinde yaşlar vardı (в глазах его были слезы). Padişah yerinden sıçradı (падишах вскочил с места):
"Defolun!" diye yineledi (проваливайте, повторил).
"Ana, bu adam ne diyor? Ben böyle uzun sözleri anlamam. Uzun uzun da konuşamam. Ona söyle de sussun!" dedi.
Çok da şapşal bir görünüşü vardı, padişah nerdeyse kahkahayı koparacaktı, ama koparmadı, kızmış gibi davrandı:
"Defol burdan! Böyle tembel adam görmedim! Şimdi seni ayaklarımın altına alırım, ezerim!" diye haykırdı.
Tembel Ahmet kılını bile kıpırdatmadı. Korka korka anasına baktı, gözlerinde yaşlar vardı. Padişah yerinden sıçradı:
"Defolun!" diye yineledi.
Anası Tembel Ahmet'i gene sırtına aldı (мать Ленивого Ахмеда снова на спину взвалила), ıkına sıkına götürdü (тяжело дыша, понесла). Padişah onların da arkasından baktı (падишах же смотрел им вслед). Kadıncağız, Tembel Ahmet'i sırtına almış (бедная женщина Ленивого Ахмеда на спину подняла), yavaş yavaş gidiyordu (медленно-медленно шла). Gelen geçen şaşkın şaşkın bakıyor (проходящие удивленно оглядывались), ama Tembel Ahmet hiçbirini umursamıyordu (но Ленивый Ахмед ни на кого внимание не обращал).
Bunları gördükten sonra (после увиденного), padişahın hiç kuşkusu kalmadı (у падишаха никаких сомнений не осталось). Aradığı adamı bulmuştu (человек, которого он искал, найден), dünyayı arasa bundan tembelini, bundan mızmızını bulamazdı (на всем свете ленивее и капризнее его не найти; aramak — искать; arasa — если будет искать).
Anası Tembel Ahmet'i gene sırtına aldı, ıkına sıkına götürdü. Padişah onların da arkasından baktı. Kadıncağız, Tembel Ahmet'i sırtına almış, yavaş yavaş gidiyordu. Gelen geçen şaşkın şaşkın bakıyor, ama Tembel Ahmet hiçbirini umursamıyordu.
Bunları gördükten sonra, padişahın hiç kuşkusu kalmadı. Aradığı adamı bulmuştu, dünyayı arasa bundan tembelini, bundan mızmızını bulamazdı.
Hemen buyruk çıkarıp (сразу приказ издал) düğün hazırlıklarının başlamasını söyledi (к свадьбе подготовку начать повелел). Üç düğün bir arada yapıldı (три свадьбы сразу были сыграны). Yenildi, içildi, gülündü, eğlenildi (ели, пили, веселились, развлекались), düğün kırk gün, kırk gece sürdü (свадьба сорок дней, сорок ночей длилась). En sonunda bitti (в конце концов, окончилась). Gelinler yeni evlerine gönderildi (невесты в новые дома отправлены были). Küçük kız da çeyizleriyle birlikte Tembel Ahmet'in evine geldi (младшая дочь вместе с приданым в дом Ленивого Ахмеда пришла).
Hemen buyruk çıkarıp düğün hazırlıklarının başlamasını söyledi. Üç düğün bir arada yapıldı. Yenildi, içildi, gülündü, eğlenildi, düğün kırk gün, kırk gece sürdü. En sonunda bitti. Gelinler yeni evlerine gönderildi. Küçük kız da çeyizleriyle birlikte Tembel Ahmet'in evine geldi.
Koskoca bir padişah kızıydı (она была дочерью великого падишаха), padişah da kızlarına çeyiz verirken ayrılık gözetmemişti (падишах, дочерям приданое выдавая, не поскупился; ayrılık — разделение, расставание; gözetmek — смотреть, присматривать). Bunun için, padişahın güzel kızı (поэтому красивая дочь падишаха), çeyizini Tembel Ahmet'in küçük evine yerleştirmekte güçlük çekti (с размещением своего приданого в маленьком доме Ленивого Ахмеда испытывала трудности). Kimini üst üste yığdı (что-то друг на друга взгромоздила), kimini de karyolanın altına yerleştirdi (что-то под кровать запихнула). Tembel Ahmet bir köşede oturup bütün bunlara aptal aptal bakmakla yetindi (Ленивый Ахмед в углу сидел и на все на это тупо посматривал; yetinmek — ограничиваться). Kız da bir şey söylemedi, ne güldü, ne ağladı, ne şaşırdı (девушка ничего не говорила, не смеялась, не плакала, не удивлялась). Tembel Ahmet'in ne mal olduğunu çoktan öğrenmişti (что за тип был Ленивый Ахмед, она давно поняла).
Koskoca bir padişah kızıydı, padişah da kızlarına çeyiz verirken ayrılık gözetmemişti. Bunun için, padişahın güzel kızı, çeyizini Tembel Ahmet'in küçük evine yerleştirmekte güçlük çekti. Kimini üst üste yığdı, kimini de karyolanın altına yerleştirdi. Tembel Ahmet bir köşede oturup bütün bunlara aptal aptal bakmakla yetindi. Kız da bir şey söylemedi, ne güldü, ne ağladı, ne şaşırdı. Tembel Ahmet'in ne mal olduğunu çoktan öğrenmişti.
Tembel Ahmet anlı şanlı bir padişah kızı almıştı (Ленивый Ахмед могущественного падишаха дочь /в жены/ взял), koskoca bir padişah damadı olmuştu (великого падишаха стал зятем; damat — зять султана) ya yaşayışı hiç mi hiç değişmemişti (стал, но жизнь его совсем не изменилась). Gene bir şey istedi mi sallanmaya başlıyor (снова как что-нибудь захочет, качаться начинает), anası koşup gelerek isteyebileceği şeyleri saymaya başlıyordu (мать его прибегает, то, что он может хотеть, перечислять начинает). Hemen yerine getiriyordu istediğini (сразу же исполняет желаемое). Padişah kızı bir köşeye çekilip bakıyor, kendi kendini yiyordu (дочь падишаха, отойдя в угол, смотрела, терзалась: «сама себя ела»). Ama kızdığını belli etmiyordu şimdilik (но злость свою не показывала пока). Bir gün gene Tembel Ahmet sallanmaya başlayıp da (однажды, когда Ленивый Ахмед снова раскачиваться начал) "Ayakyoluna mı gideceksin?" sözünü "Evet!" diye yanıtlayınca (на вопрос «во двор, что ли, хочешь» ответ «да» услышав; ayakyolu — отхожее место), padişahın kızı gülümsedi (дочь падишаха улыбнулась), kalktı, kaynanasının önüne geçti (встала, свекрови дорогу преградила; geçmek — пересекать).
"Sen yorulma, kocamı ben götüreceğim!" dedi (не беспокойся, своего мужа я сама отнесу).
Tembel Ahmet anlı şanlı bir padişah kızı almıştı, koskoca bir padişah damadı olmuştu ya yaşayışı hiç mi hiç değişmemişti. Gene bir şey istedi mi sallanmaya başlıyor, anası koşup gelerek isteyebileceği şeyleri saymaya başlıyordu. Hemen yerine getiriyordu istediğini. Padişah kızı bir köşeye çekilip bakıyor, kendi kendini yiyordu. Ama kızdığını belli etmiyordu şimdilik. Bir gün gene Tembel Ahmet sallanmaya başlayıp da "Ayakyoluna mı gideceksin?" sözünü "Evet!" diye yanıtlayınca, padişahın kızı gülümsedi, kalktı, kaynanasının önüne geçti.
"Sen yorulma, kocamı ben götüreceğim!" dedi.
Tembel Ahmet'in anası şaşırdı (мать Ленивого Ахмеда удивилась), "Aman kızım, etme, eyleme, sen bir padişah kızısın (Боже, дочь моя, не делай этого, ты же дочь падишаха; eylemek — делать, создавать), incesin, güzelsin, şöylesin böylesin, bu iş sana yaraşır mı (ты тоненькая, красивая, такая-растакая, такое дело подобает ли тебе делать)?" deyip uzun uzun yalvardıysa da (долго-долго приговаривала; yalvarmak — просить, умолять) padişahın kızı dinlemek bile istemedi (но дочь падишаха слышать даже не хотела).
"Kocamdır, elbette götürürüm!" diye yanıtladı (он муж мой, конечно понесу его я, ответила).
Tembel Ahmet'i sırtına aldı (Ленивого Ахмеда на спину взвалила). Aldı, ama dilediği yere götürmedi onu (взвалила, но туда, куда он хотел, не отнесла его). Dosdoğru mutfağa getirdi (прямёхонько на кухню отнесла; doğru — прямой).
Tembel Ahmet'in anası şaşırdı, "Aman kızım, etme, eyleme, sen bir padişah kızısın, incesin, güzelsin, şöylesin böylesin, bu iş sana yaraşır mı?" deyip uzun uzun yalvardıysa da padişahın kızı dinlemek bile istemedi.
"Kocamdır, elbette götürürüm!" diye yanıtladı.
Tembel Ahmet'i sırtına aldı. Aldı, ama dilediği yere götürmedi onu. Dosdoğru mutfağa getirdi.
Kapıyı kapattıktan sonra (дверь закрыв), Tembel Ahmet'i var gücüyle yere fırlattı (Ленивого Ахмеда со всей силы на пол бросила). Tembel Ahmet neye uğradığını bilemedi (Ленивый Ахмед, что случилось, не понял), hüngür hüngür ağlamaya başladı (плакать начал; hüngür hüngür — подражание плачу, рыданию). Padişahın kızı kulak asmadı (дочь падишаха не обращала внимание; kulak — ухо; asmak — подвешивать). Bu kadarla kalsa gene iyi (и на этом если бы остановилась)! Ama nerde (но где там)? Hemen ocağa gitti (сразу подошла к очагу). Ocaktan uçları alev alev odunlar çekip (из очага с раскаленным концом полено вытянув; alev — пламя, язык пламени) bir güzel dövdü Tembel Ahmet'i (очень сильно избила Ленивого Ахмеда). Başında, sırtında, elinde, kolunda, kaba etlerinde (на голове, на спине, на кистях, на руках, на заду: «грубое мясо»; kaba et — ягодицы) çürütmedik yer bırakmadı (живого места не оставила; çürütmek — сгноить; вялить /мясо/). Odunlardan kıvılcımlar sıçradı (от полена искры летели). Tembel Ahmet uzun zaman tembellikten kurtulamadı (Ленивый Ахмед долгое время от лени не мог избавиться). Olduğu yerde durdu, upuzun uzanıp kaldı (на месте лежал, растянувшись).
Kapıyı kapattıktan sonra, Tembel Ahmet'i var gücüyle yere fırlattı. Tembel Ahmet neye uğradığını bilemedi, hüngür hüngür ağlamaya başladı. Padişahın kızı kulak asmadı. Bu kadarla kalsa gene iyi! Ama nerde? Hemen ocağa gitti. Ocaktan uçları alev alev odunlar çekip bir güzel dövdü Tembel Ahmet'i. Başında, sırtında, elinde, kolunda, kaba etlerinde çürütmedik yer bırakmadı. Odunlardan kıvılcımlar sıçradı. Tembel Ahmet uzun zaman tembellikten kurtulamadı. Olduğu yerde durdu, upuzun uzanıp kaldı.
Ama böyle yatıp duracak olursa (но вот так дальше валяться), tatlı candan olmak vardı (лишиться жизни: «милой души» значило; tatlı — сладкий). Bunun için bütün gücünü toplayıp (поэтому все силы собрал) yerinden sıçrayarak kapıya koştu (с места вскочив, к двери побежал). Kapı kilitliydi (дверь была заперта), zorladı, açamadı (ломать ее стал, открыть не смог; zorlamak — принуждать, употреблять усилия; zor — сила). Soluğu pencerede aldı (дыхание у окна перевел). Pencereyi açtı, kendini aşağıya attı (окно открыл, вниз выпрыгнул: «себя бросил»). Sırt üstü düştü (на спину упал), yığıldı kaldı (валяться остался). Her yanı sızlıyor (бока его болят), ateş gibi yanıyordu (словно огнем горят), bir zaman kımıldayamadı (долгое время не мог пошевелиться). Gözleri hep pencerede (глаза все к окну прикованы), karısında (к жене), karısının elindeki odundaydı (к полену в ее руке). Karısı pencereden aşağıya doğru eğildi (жена его высунулась из окна прямо вниз):
Ama böyle yatıp duracak olursa, tatlı candan olmak vardı. Bunun için bütün gücünü toplayıp yerinden sıçrayarak kapıya koştu. Kapı kilitliydi, zorladı, açamadı. Soluğu pencerede aldı. Pencereyi açtı, kendini aşağıya attı. Sırt üstü düştü, yığıldı kaldı. Her yanı sızlıyor, ateş gibi yanıyordu, bir zaman kımıldayamadı. Gözleri hep pencerede, karısında, karısının elindeki odundaydı. Karısı pencereden aşağıya doğru eğildi:
"Tembelliği, mızmızlığı bırak artık (лениться, капризничать бросай отныне), git, çalış, adam ol (уходи, работай, человеком стань), adam olmadan gelme!" diye seslendi (пока человеком не станешь, не возвращайся, крикнула).
Sonra pencereyi kapatıp odasına gitti (потом, окно закрыв, в комнату ушла). Tembel Ahmet'in anası oğlunun çığlıklarını (мать Ленивого Ахмета сына своего стоны) ve sırtına inen odunların şakırtısını duymuştu (и на спину опускаемого полена удары слышала) ya padişahın kızından çok korkmuştu doğrusu (но дочери падишаха очень испугавшись), yerinden kımıldamayı göze alamamıştı (с места подняться не посмела). Yerinden kımıldayamadığı gibi bir şey de soramadı (как не смогла пошевелиться, так и ничего спросить не смогла). Gelini de hiçbir şey söylemedi (невестка ее тоже ничего не говорила). Oturdu, elindeki sopayı yanına koydu (села, палку, что была в руке, рядом поставила). Yemek pişirdi (еду приготовила), nakış işledi (вышивкой занялась), çok güzel bir sesi vardı (у нее был очень красивый голос), türkü söyledi (песню: «тюркю» стала петь), hiç de öyle üzgün, hiç de öyle kızgın görünmedi (что она расстроена или рассержена, виду не подала).
"Tembelliği, mızmızlığı bırak artık, git, çalış, adam ol, adam olmadan gelme!" diye seslendi.
Sonra pencereyi kapatıp odasına gitti. Tembel Ahmet'in anası oğlunun çığlıklarını ve sırtına inen odunların şakırtısını duymuştu ya padişahın kızından çok korkmuştu doğrusu, yerinden kımıldamayı göze alamamıştı. Yerinden kımıldayamadığı gibi bir şey de soramadı. Gelini de hiçbir şey söylemedi. Oturdu, elindeki sopayı yanına koydu. Yemek pişirdi, nakış işledi, çok güzel bir sesi vardı, türkü söyledi, hiç de öyle üzgün, hiç de öyle kızgın görünmedi.
Tembel Ahmet, epey bir zaman yattıktan sonra (Ленивый Ахмед, долгое время провалявшись) ayağa kalktı (на ноги встал). Her yanı sızlıyordu, karnı da açtı (бока болят, кушать хочется). Evin çevresinde dolaştı (вокруг дома стал ходить), içeriye girmeyi gözü kesmedi (внутрь войти не решился; kesmek — резать), korktu (боялся). Anası da aşağıya inip bir şey getirmedi (и мать его вниз не спустилась, ничего не принесла). Tembel Ahmet başka yol kalmadığını anlayınca (Ленивый Ахмед понял, что другого пути не осталось), ömründe ilk kez (в жизни своей первый раз), hem de yürüye yürüye çarşıya gitti (да еще и пешком на рынок пошел). Sonra hiç akla sığmayacak (потом в голове неукладывающуюся; akıl — разум), kendisinden beklenmeyecek bir şey yaptı (от себя самого неожидаемую вещь сделал), çalıştı (поработал)! Akşama kadar çalıştı (до вечера работал), hamallık etti (носильщиком работал), beş kuruş kazandı (пять курушей заработал). Beş kuruşun bir kuruşuyla peynir ekmek aldı (на один из пяти курушей сыр и хлеб купил), karnını doyurdu (наелся: «живот наполнил»). Kalan parasını cebine koyup evinin kapısına geldi (оставшиеся деньги в карман положил, к двери дома подошел). Kapıyı çaldı (в дверь постучался). Anası aşağıya indi (мать его вниз спустилась):
Tembel Ahmet, epey bir zaman yattıktan sonra ayağa kalktı. Her yanı sızlıyordu, karnı da açtı. Evin çevresinde dolaştı, içeriye girmeyi gözü kesmedi, korktu. Anası da aşağıya inip bir şey getirmedi. Tembel Ahmet başka yol kalmadığını anlayınca, ömründe ilk kez, hem de yürüye yürüye çarşıya gitti. Sonra hiç akla sığmayacak, kendisinden beklenmeyecek bir şey yaptı, çalıştı! Akşama kadar çalıştı, hamallık etti, beş kuruş kazandı. Beş kuruşun bir kuruşuyla peynir ekmek aldı, karnım doyurdu. Kalan parasını cebine koyup evinin kapısına geldi. Kapıyı çaldı. Anası aşağıya indi:
"Kim o?" diye sordu (кто там, спросила).
"Benim," dedi Tembel Ahmet (я, сказал Ленивый Ахмед), "benim, ben, Tembel Ahmet'im (я это, я, Ленивый Ахмед)!"
Anası kapıyı açtı (мать открыла дверь).
"Ahmet'im, Tembel Ahmet'im, ciğer köşem, gelsene (Ахмед, Ленивый Ахмед мой, дитя мое любимое, заходи; çiğer — печень; köşe — уголок)!" dedi. "Gelsene içeri (заходи внутрь)!"
Tembel Ahmet, omuz silkti (плечами пожал), anasının sözlerini işitmemiş gibiydi (материны слова не слышал словно).
"Hanım evde mi?" dedi (жена моя дома, спросил).
"Evde (дома)!"
"Odun elinde mi (полено в руке)?"
"Elinde (в руке)!"
Tembel Ahmet korkusundan titredi (Ленивый Ахмед от страха затрясся), dört kuruşu anasına verdi (четыре куруша матери отдал).
"Al, sen şunu hanıma ver, ben gidiyorum (возьми, вот это отдай моей жене, я ухожу)! Sonra gene geleceğim (позже снова приду)!" dedi.