-ip durmak
Эта форма часто используется, когда глагол durmak стоит в настоящем, прошлом или будущем времени.
Bütün gün ağlayıp duracak mısın? - Собираетесь ли вы продолжать плач в течение всего дня? ?
Niçin benimle kavga edip duruyorsun? - Почему вы продолжаете ссориться со мной?
Bütün gün dua edip durduk. - Мы продолжали молиться в течении всего дня.
Tüm gün sevgilisini düşünüp durdu - Весь день она продолжата думать о любимом.
İçip durdular. - Они продолжали пить.
Karşı masadan bize bakıp duran adam rahatsızlık ediyor. - Нас беспокоит человек за столом напротив постоянно смотрящий на нас.
Biliyorum. Orada beni rahatsız edip duracak. - Я знаю. Он там будет мне мешать.
O gün akşama kadar sokaklarda dolaşıp durdum. - В тот день я продолжал блуждать по улицам до наступления темноты.
Примечание: эта форма используется когда мы хотим сказать человеку, чтобы он не продолжал что-то делать .
Bunu bana söyleyip durma! - Не прерывайте меня (не останавливайте меня когда я говорю)!
not: Bunu bana söyleye durma!
Boş boş konuşup durma. - Не говорите глупостей.
Bana bakıp durma öyle! - Не смотри на меня так!
İstanbul´dayken seni arayıp durmadı, değil mi? --> Пока вы были в Стамбуле он не звонил вам?
Bana şaka yapıp durma. - Не шути надо мной.
Действия. | B |
1. Gezdim. | Gezip durdum. |
2. Dün sizi bekledim. | Dün sizi bekleyip durdum. |
3. Niçin bağırıyorsun? | Niçin bağırıp duruyorsun? |
4. Bütün gün koşuyorsun. | Bütün gün koşup duruyorsun. |
5. Bütün sabah arkadaşlarıyla oynadı. | Bütün sabah arkadaşlarıyla oynayıp durdu. |
6. Sabahtan akşama kadar içer. | Sabahtan akşama kadar içip durur. |
7. Şehirde gezdik. | Şehirde gezip durduk. |
8. Dükkanların vitrinlerine bakarız. | Dükkanların vitrinlerine bakıp dururuz. |
9. Orada yatıyorsunuz. | Orada yatıp duruyorsunuz. |
10. Bütün gece televizyon seyrederler. | Bütün gece televizyon seyredip dururlar. |
11. Çocuklar bahçede ağlıyorlar. | Çocuklar bahçede ağlayıp duruyorlar. |
Barbaros, Emin ve Eskici
Emin: Barbaros, bu elbise kaç lira eder ?
Barbaros: 75 lira eder. Ne o, yine parasız mı kaldın?
Emin: Biliyorsun ay sonu.
Barbaros: Demin buralarda bir eskici dolaşıp duruyordu.
Emin: O eskici ay sonlarında daima buralarda dolaşır.
Eskici: (Dışardan) Eskiciii, eskiler alıyorum...... eskiciiii.
Barbaros: İşte yine geçiyor.
Emin: Eskici, eskici, buraya gel!
Barbaros: Sen eskiciyle pazarlık ededur, ben bir paket sigara alıp geleceğim.
( Eskici kapının zilini çalar, Emin açar)
Emin:Bu elbiseye kaç lira verirsin?
Eskici: Bir bakayım beyim. (Elbiseyi iyice muayene eder) 50 liradan fazla etmez .
Emin: (kızarak) Yahu, bunun yalnız pantolonu 50 lira eder. Halis İngiliz kumaşı.
Eskici : Öyle ama beyim, rengi iyi değil. Bu rengi hiç kimse beğenmez.
Emin: Hangi renk iyi, öyleyse?
Eskici: Lacivert. Bu elbise lacivert olsaydı 100 lira verirdim.
Emin: Haydi uzatmayalım, 70 lira ver al elbiseyi.
Eskici: 60 liradan fazla vermem.
Emin: Ben de bu elbiseyi 60 liraya satmam.
Eskici: Beyim uyuşalım , 65 lira vereyim.
Emin: Son fiyat 70 lira. İşine gelmezse güle güle.
Eskici : Neyse hatırın için 70 liraya alayım. Vallahi ben bu elbiseyi 72.50 liraya zor satarım.
Barbaros, Emin ve Eskici
Barbaros arkadaşı Emin’i ziyarete gitmişti. Ayın sonu olduğu için Emin yine parasızdı. Bazı kimseler için ay sonlarında para bulmanın bir yolu da evdeki eskileri satmaktır. Emin de giymediği bir elbisesini hatırladı. Elbiseyi önce Barbaros’a göstererek, “Bu kaç lira eder?” diye onun fikrini sordu . Barbaros elbiseye bir eskici gözüyle baktıktan sonra, “75 lira eder” dedi. Onlar elbise hakkında konuşurlarken bir eskici, “Eskici, eskiler alıyorum, eskici” diye bağırarak oradan geçiyordu. Emin’in ay sonlarında parasız kaldığını çok iyi bilen eskiciler onun evinin önünde dolaşıp dururlar ve, “Eskici, eskiler alıyorum, eskici” diye bağırırlardı. Bu zamanlarda eskicilerin sesleri Emin’in kulağına tatlı bir müzik gibi gelirdi.
Emin, hemen oradan geçen eskiciyi çağırdı. Zaten eskici de durmuş, Emin’in kendisini çağırmasını bekliyordu. Barbaros, Emin’e, “Sen eskiciyle pazarlık ededur, ben bir paket sigara alıp geleceğim” diyerek köşedeki tütüncüye gitti. Emin’in çağırdığı eskici sevinerek geldi. Elbiseye kıymet biçmeden önce, pantolonu aldı, güneşe tuttu. Bu, elbisenin ne kadar giyilmiş olduğunu anlamak içindi. Ondan sonra pantolonun paçalarına, dizlerine ve cep kenarlarına baktı. Ceketi de iyice muayene ettikten sonra elbiseye elli lira verdi. Eskicilerin en çok aradıkları renkler koyu renkler, bilhassa laciverttir. Halbuki Emin’in elbisesi griydi. Onun için eskici pek beğenmedi.
Eskici elbiseye 50 lira verdikten sonra hararetli bir pazarlık başladı. Emin, “70’den aşağı inmem” dedi. Eskici nihayet 60’a çıktı. Emin, “60 liraya satmam” diyerek, elbiseyi alıp içeri götürdü. Emin’in 60’a satmayacağını anlayan eskici onunla uyuşmaya karar verdi ve 65 liraya çıktı. Emin son fiyat 70 deyip kapıyı kapatmak istedi. Eskici elbiseyi alıp gitti.
Barbaros geri döndüğü zaman eskiciyi görmeyince çok şaşırdı. Çünkü, Emin’in eskicilerle tartışmaları ve pazarlıkları ekseriya çok uzun sürerdi. Barbaros, Emin’e, “Ne oldu, elbiseyi satamadın mı?” diye sordu. Emin gülerek cebinden 70 lira çıkardı sonra, “Haydi Beyoğlu’na gidelim” dedi.